Bel fıtığı, omurgalar arasındaki kıkırdağın aşırı zorlama nedeniyle yerinden kayarak omurilik kanalı içine doğru girmesi, bacaklara gelen sinirlere ve omuriliğe baskı yapması sonucu oluşan bir hastalıktır. Tıbbi ismi “herni diskal” dir.
Hangi omurga kemikleri arasında oluşmuşsa o bölgenin adıyla anılır. Mesela; 4.ve 5. omurgalar arasında bulunan kıkırdak yerinden kaymışsa L4-5 herni diskal adını alır.Sağ bacağa ağrı vuruyorsa sağ L4-5,sol bacağa vuruyorsa sol L4-5 herni diskal olarak adlandırılır.
En sık L4-5 ve bunun bir altında bulunan L5-S1 mesafeleri arasında bel fıtığı oluşur.Daha az sıklıkla L3-4 veya nadiren L2-3 ve L1-2 mesafelerinde görülür.
Bel fıtığını pratik olarak,
a) Başlangıç halindeki bel fıtığı
b) İlerlemiş safhadaki bel fıtığı olarak
iki ayrı guruba ayırmak mümkündür. Her safhada uygulanması gereken tedavi ayrıdır.Bu yüzden yapılacak iyi bir teşhis tedavinin yarısı demektir.
BAŞLANGIÇ HALİNDE Kİ BEL FITIĞI
Başlangıç halindeki fıtıklarda kıkırdak henüz etrafındaki kapsülü yırtmamıştır.Dolayısıyla bir balon gibi sinire baskı yapar (Resim 3). Hastada sadece bacak ve bel ağrısı vardır. Refleks kaybı veya ayakta kuvvet kaybı gelişmemiştir. Bu safhada hastayı diğer tedavi yöntemlerini denemeden hemen açık ameliyata almak doğru bir davranış olmaz.
Öncelikli tercihimiz MANUEL TEDAVİ’dir. Bu tedavi ile lomber traksiyon yani bel çekme işlemi yapılır. Şayet bu yöntem yetersiz kalırsa hastalarımıza Laserle bıçaksız bel fıtığı ameliyatını öneriyoruz.
Dikkatimiz çeken husus, genelde Türk halkının başlangıç halinde hekime müracaatının az olduğu yönündedir.
Sıklıkla evde kulaktan dolma ilaçlar kullanılarak veya mahalle aralarındaki “bel çekici hacı amcalara” gidilerek bu safha geçiştirilmektedir. Hekimlere asıl müracaat hastalığın ilerlemiş safhasında olmaktadır.
İLERLEMİŞ SAFHADA Kİ BEL FITIĞI
Omurgalar arasındaki kıkırdak etrafındaki kapsülü yırtarak omurilik kanalına çıkmıştır. Yerinden çıkan bu parça bacaklara gelen sinirin altına girerek sinir üzerinde baskı yapar ve şiddetli ağrıya neden olur.
Bu safha da artık hastalığın geriye dönüşü yoktur. Çünkü; omurilik kanalına çıkan kıkırdak parçasını ilaç veya manuel tedavi ile ortadan kaldırmamız mümkün değildir. Özellikle ayakta kuvvet kaybı da varsa hastalarımıza vakit kaybetmeden mikrocerrahi ile iki dikişlik bir ameliyat öneriyoruz.
İlerlemiş bel fıtığın da omurilik kanalına doğru kayıp,bacağa gelen sinire baskı yapan kıkırdak parçasını görüyoruz.
Bu duruma tıp dilinde “Extrude olmuş fıtık” denilmektedir.
(MRG raporlarınızın sonuç kısmında extrude kelimesi varsa hastalığınızın ilerlemiş safhada olduğunu anlayabilirsiniz)
TEŞHİS:
Belirtiler:
Hastalar belinden kalçasına ve bacağına doğru yayılan ağrıdan şikayet ederler. Bu ağrı ayak topuğuna ve parmaklara kadar uzanabilir. Özellikle bel fıtığında ağrı şikayeti öksürmekle veya ıkınmakla artar.Bu bel fıtığı teşhisi için önemli bir bulgudur.
Bazı hastalar bacağının arka kısmından bir iple çekildiğini söylerler. Hastanın beli bir tarafa doğru eğilebilir.
Ayakta uyuşma olabilir.Bazı vakalarda ayak bileğinde kuvvet kaybı gelişmeye başlar.Hastalar yol yürüdüklerinde önlerine çıkan küçük bir engelde ayak bileklerinin döndüğünden şikayet ederler.
İlerlemiş vakalarda idrarve büyük abdestiniyapmakta zorluklar veya tutamama oluşabilir.
Yine çok ilerlemiş vakalar da cinsel fonksiyonlar olumsuz yönde etkilenir.Özellikle erkeklerde penis sertleşmesinde sorunlar meydana gelebilir.
ÖNEMLİ NOT: Hastanın ayak bileğinde kısa sürede felç ve idrar yapamama durumu (idrar felci) meydana gelirse acilen ilk 6 saat içerisinde ameliyat edilmelidir. Bu 6 saatlik süreye ALTIN DÖNEM denir ve bu süre geçirilirse hastanın klinik bulguları düzelmez. Ayak bileğindeki felç kalıcı olur, idrarını yapamaz. Hayat boyu idrar sondası kullanmak zorunda kalabilir. Bu nedenle böyle bir durumla karşılaşan hasta hiç vakit kaybetmeden beyin cerrahisi uzmanına müracaat etmelidir.
UNUTULMAMALIDIR Kİ; SİNİR SİSTEMİNDEKAYBEDİLEN GERİYE GELMEZ.
MUAYENE BULGULARI
1- Hasta muayene masasına sırt üstü yatırılır. Ağrıyan ayağı dizi bükülmeden yukarı doğru kaldırılır. Bu muayeneye Lasek Testi veya BACAK KALDIRMA TESTİ (BKT) denir. Bacak yukarı kaldırıldığında hasta kalçasında ve bacağında şiddetli ağrı duyar. Buna BKT müspet denir.
2- Hastanın diz ve topuk reflekslerine bakılır. Doktor “refleks çekici” adı verilen bir alet ile hastanın diz ve topuk bölgesine vurarak, bu bölgelere gelen sinirlerin sağlam olup olmadığı hakkında bilgi alır. Şayet bel fıtığı sinire baskı yapmışsa diz veya topuktaki refleksler azalır veya kaybolur.
3- Hastaya ayak parmaklarının ve topuklarının üzerinde yürümesi söylenir. Bel fıtığı hastası parmaklarının veya topuğunun üzerine kalkamaz. Yani bu bölgelere gelen sinirlerin baskı altında kalması nedeniyle ayak bileğinde kuvvet kaybı oluşmuştur .Tedavi edilmezse ayak bileğinde felç meydana gelebilir.Ancak bu olay her bel fıtığı vakasında mutlaka olacaktır diye bir kural yoktur.
4- Hastanın ağrı duyduğu bacağının ayak üstünde ve parmaklarında his kusuru (uyuşukluk) mevcuttur.
ÖZETLERSEK:
Bel fıtığı diyebilmek için muayene sonucunda;
1- Bacak germe testi müspet olacak
2- Diz veya topukta refleks kaybı olacak
3- Ayak bileğinde kuvvet kaybı olacak
4- Ayak üstünde his kusuru (uyuşukluk) olacak
Bu dört bulgunun hepsi veya en az ikisi bir arada olması halinde bel fıtığı teşhisi koyulmuş olur.
TEŞHİS İÇİN YAPILMASI GEREKEN TETKİKLER
1- Bel tomografisi:
Gerek tomografi gerekse de MR tetkiklerinde; omuriliğin ve omurilik kanalının adeta haritası çıkarılır. Omurgalar arasındaki kıkırdağın durumunu ve sinirlere baskı yapıp yapmadığını anlamak mümkündür.
Günümüzde bel fıtığı teşhisinde tomografi yerine MRG tetkiki tercih edilmektedir. Büyük şehirlerde tomografilerin yerini MR cihazları almıştır.Tomografi cihazları artık daha ziyade küçük merkezlerde,kasabalarda bulunmaktadır. Mecbur kalmadıkça bel fıtığı teşhisi için tomografi tetkikini kullanmamak gerekir. Son çıkan 3 boyutlu tomografiler kemik yapısının gösterilmesinde başarılı olmalarına rağmen,bel fıtığı tetkikin de MRG kadar başarılı değildirler. Ayrıca tomografi çekiminde x ışınları kullanıldığı için az da olsa hastanın radyasyon alması söz konusudur. Radyasyon riskiolmaması nedeniyle MRG yine tercih nedeni olmaktadır.
Her tomografi filmi de bel fıtığını net olarak göstermez. Çekilen filmin en az 600 miliamper gücünde olmasına dikkat edin. Hasta şişmansa 1200 miliampere çıkılabilinir. Bu nedenle film çektireceğiniz merkezden önceden bilgi alınız. Aksi taktirde yeterli görüntü alınamaz ve ödediğiniz para boşa gidebilir…..
2-Manyetik resonans filmi (MRG):
Bel bölgesinin adeta fotoğraf kalitesinde görüntülenmesini sağlar. Tetkik esnasında kapalı bir kabin içinde kalmayı gerektirir. Kapalı yerlerde kalma korkusu olanlar zorlanabilirler. Ancak son çıkan MRG cihazlarında çekim süresi oldukça kısaltılmıştır.Eski modellerde 15-20 dakika kapalı yerde kalmak hastaları zorlamaktaydı.
**Burada AÇIK MRG CİHAZI’ndan bahsetmek gerekir.Bu cihazda hasta kapalı kabine koyulmaz.Tamamen açıkta bulunur.Kapalı yerde kalma korkusu olan hastaların açık MR cihazını tercih etmeleri doğru olur.**
MRG’nin tomografiden farkı; omurganın ve omuriliğin hem yan hem de yatay kesitlerini inceleyebilmesidir. tomografi sadece yatay kesitleri alır.
ÖNEMLİ NOT :
Manyetik rezonans cihazının gücü TESLA olarak belirtilir.Piyasada halen çalışan 0,5 Tesla gücünde eski jenerasyon cihazlar mevcuttur. Bel için en kaliteli görüntüyü 1,5 Tesla gücünde veya daha üst model cihazlardan alabilirsiniz. Bu nedenle film çektirdiğiniz cihazın gücünü önceden öğrenin. Böylece hem teşhiste yanılma olmaz, hem de ödediğiniz para boşa gitmez.
KARAR:
1- Hastanın tek taraflı kalçasına veya bacağına ağrı vuruyorsa,
2- Muayene bulguları yeterliyse,
3- Tomografi veya Manyetik Rezonans filmlerinde kayan fıtık net olarak görülebiliyorsa
TEŞHİS BELFITIĞI’ dır.
BELFITIĞI BAZI HASTALIKLARLA KARIŞABİLİR.
1-Brucella (Peynir Hastalığı):
Halk arasındaki tabiriyle hayvan hastalığı da denir.Brucella hastalığına yakalanmış hayvanların sütünün içilmesi veya bu sütten yapılan taze,tuzsuz peynirin yenilmesi sonucu insanlara bulaşır. Hastaların belinde şiddetli ağrılar olur. Ağrı kalçalara doğru yayılabilir.Hastaların aşırı derecede gece terlemeleri vardır. İç çamaşırlarını ıslatacak kadar bol terlerler. Yapılacak kan tetkikleri ile bel fıtığından ayırt edilebilirler..
Çok sık olarak bel fıtığı ile karıştırılabilir.Hatta bel fıtığı zannedilerek ameliyat edilen hastalar vardır.Dikkatli bir sorgulama yapılırsa ağrının tüm vücutta olduğu ve aşırı terlemenin olduğu fark edilebilir.(Bel fıtığında ağrı tek taraflı bacağa vurur).Ayrıca salgın (Bulaşıcı) bir hastalık olduğundan hastanın çevresinde aynı şikayetleri olan başkalarının da bulunması ayırıcı teşhis de yardımcı olabilir.
Tedavisi antibiotik kullanımı ile yapılır.Ağır vakalar hastaneye yatırılarak tedavi edilir.
2-Burger Hastalığı:
Sigara içenlerde sık görülür. Bacağa gelen atardamarın tıkanması söz konusudur. Hasta yürüyünce bacağında ağrı oluşur. Birkaç dakika dinlenince geçer. Yürüyünce tekrar başlar.Bu çok tipik bir bulgudur.Yürüyünce başlayan ağrı hasta durur durmaz birkaç dakika içinde geçer.Buna cladicatio intermittend denir. (Bel fıtığında ağrı bacakta ve sürekli olur, dinlenmekle geçmez.Özellikle gece yatarken çok ağrı oluşabilir)
Ayırt etmek için damar cerrahisi uzmanlarınca muayene edilmelidir. Tıkanma varsa damarı açmak için ameliyat yapılır. Konu tamamen damar cerrahisinin ilgi alanına girmektedir.
3- Omurilik Kanalının Daralması:
Kireçlenme nedeniyle omurilik kanalı daralmıştır.Daralan kanal da omurilik sıkışır.Özellikle hasta hareket edince omuriliğin kanal içinde sürtünmesine bağlı olarak belinde,bacaklarında ağrı ve her iki bacağa yayılan uyuşmalar olur.Yarım saat ve daha fazla dinlenince ağrı ve uyuşmalar azalır.
Genelde yaşlı insanların hastalığıdır.Hasta yüz metre veya daha az bir mesafe yürüdüğünde uyuşmaları başlıyorsa ve hastanın günlük aktivitesini kısıtlıyorsa ameliyat yapılabilir.Ameliyat sonuçları yüz güldürücüdür.Ancak mecbur kalmadıkça ameliyat yapılmamalıdır.
Dar kanal ameliyatı zorluk derecesi bakımından bel fıtığından daha kolaydır.Omurgalar arasındaki kıkırdak genelde alınmaz.Bu nedenle ameliyat sonrası hasta daha kolay ayağa kalkar ve çabuk iyileşir.
4- Omurilik kayması:(Spondilolistezis)
Bel omurlarının yerinden kaymasıdır. Omurlardan birisi yerinden kayarak diğerlerine göre öne veya arkaya birkaç milimetreden, 1-2 cm.ye kadar kayabilir. Bu esnada omurilik kanalı daralacağından burada bulunan omurilik ve bacaklara gelen sinirler baskı altında kalırlar. Hastalarda bel ağrısı ön plandadır. Özellikle çok çalışıldığı veya ağır işler yapıldığı zamanlar şikayetleri artar. İstirahat halinde ağrılar azalır. İlerlemiş dönemlerde ağrı tek taraflı veya çift taraflı bacağa vurabilir.
Teşhis için 2 yönlü Lumbosakral grafi (Halk deyimiyle “düz bel filmi” ) çekilir Kayan omurga tespit edilir. Omurga öne veya arkaya doğru olmak üzere iki türlü kayabilir. Sıklıkla öne doğru kayma görülür. Ağır işlerde çalışanlarda ve obez kişilerde sık rastlanır. Ancak tamamen normal bir hayat süren zayıf insanlarda da görülebilir.
Kaymanın miktarına göre Grade 1,Grade 2 ve Grade 3 olarak isimlendirilir.Grade 3 en son basamaktır.
Tedavi: Grade 1 kayma da ameliyat gerekmez.Ağrı kesiciler, adele gevşeticiler verilir. Çelik balenli korse kullanımı uygundur. Özellikle çalışırken korse kullanmak gerekebilir. Hastaların ağır işlerde çalışması yasaklanır.Aşırı kilo alımı hastaya zarar verir.Hastaların özellikle zayıflaması ve omurga üzerine düşen yükün azaltılması şarttır.Düzenli egzersiz yapılarak karın ve sırt kaslarının güçlendirilmesi uygun olur.
Tüm bu tedaviler kayan omurgayı yerine getirmez.Tedavi de amaç hastanın ağrılarının azaltılması ve kaymanın ilerlemesinin durdurulmasıdır.Şayet hasta yukarı da sayılan tedavileri eksiksiz yerine getirirse ve özellikle de kilo almaz,ağır yük kaldırmazsa omurga kayması ilerlemeyebilir.Böylece hasta ömür boyu hafif ağrılarla idare edebilir. 6 aylık aralıklarla bel filmi çektirilerek kontrol yapılması uygundur.
Kayma 2. veya 3.safhaya ulaşırsa ameliyat olması gerekir.Bu safhalarda ağrı bacaklara da vurmaya başlamıştır. Oldukça büyük bir ameliyattır.Hastanın omurgalarına platin çakılır ve vidalarla tutturulur.Bu sayede kayan omurga yerine getirilmeye çalışılır.
Ameliyat sonrası çok dikkatli bir bakım gerekir.Yine hastanın kilo alması ve ağır işlerde çalışması yasaklanır. En çok korkulan olay,çakılan platinlerin enfeksiyon kapma ihtimalidir. İlk 15 gün içinde risk yüksektir. Genelde ameliyathane şartlarının yetersiz olduğu hastanelerde yapılan ameliyatlarda rastlanır. Çok ızdırap verici bir durumdur. Hasta belinde çok şiddetli ağrı duyar. Hatta hastanın yatağına dahi dokunmanız bile şiddetli ağrı oluşmasına neden olur.Bu durumda çakılan platinler yeni bir ameliyatla sökülür.
Enfeksiyon tamamen geçtikten sonra yeniden takılması gündeme gelebilir. Enfeksiyon riski nedeniyle,özellikle taşra hastanelerinin bu ameliyat için çok uygun olduğunu düşünmüyorum.Hatta ve hatta bazı büyük il hastanelerimizin de ameliyathane hijyeninin standartlara uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.Bu nedenle ameliyat olacak hastaların hastane seçiminde çok titiz olmalarını tavsiye ediyorum.
Bu ameliyatlarda her zaman başarılı sonuçlar da alınamayabilir.Bazı hastaların ağrısı ameliyat sonrası da devam edebilir.Bu yüzden bel kayması ameliyatının mecbur kalınmadıkça yapılmaması gerekir.
Bazı kişiler ameliyatın her derde deva olduğunu ve hiçbir sakıncasının olmadığını düşünürler. Oysa ki,ameliyat insan vücudunun mahremiyetine yapılan bir müdahaledir ve vücut bu işlemden hiç hoşlanmaz. Bu nedenle ameliyat her zaman için son çare olmalıdır.Özellikle “bel kayması ameliyatı” için çok iyi düşünmek gerekir.
BEL FITIĞI TEDAVİSİ
Kısaca hatırlarsak bel fıtığını 2 safhaya ayırmıştık
a- Başlangıç halindeki bel fıtığı
b- İlerlemiş bel fıtığı
BAŞLANGIÇ HALİNDEKİ BEL FITIĞI’NIN TEDAVİSİ:
Omurgalar arasındaki kıkırdak yerinden kaymış, ancak etrafındaki kapsülü yırtmamıştır. Omuriliğe veya bacaklara gelen sinirlere hafif baskı söz konusudur. Hasta bel ağrısından şikayetçidir. Tek taraflı veya çift taraflı bacaklara vuran ağrı olabilir. Ayaklarda kuvvet kaybı,refleks kaybı söz konusu değildir.
Hasta da sadece bacak ağrısı varsa ve diğer bulgular görülmüyorsa genelde açık ameliyat tercih edilmez. Diğer tedavi yöntemlerini tercih etmek doğru olur. Ancak ortalama 45 gün tedavi edilen hastanın ağrıları azalmıyorsa “sadece bacak ağrısı” nedeniyle ameliyat kararı da verilebilir. Önemli olan ameliyat olmadan hastanın olabilecek tüm tedavi imkanlarını kullanmaktır. Her şeye rağmen hasta düzelmiyorsa elbette ki ameliyat gerekecektir.
Bu safhada ameliyatsız tedavi yöntemleri ön plandadır. Mümkün olabildiğince yapılabilecek her türlü tedavi yöntemi uygulanarak bel fıtığını ameliyatsız olarak tedavi etmeye çalışıyoruz.
MANUEL TEDAVİ
Manuel tedavi “elle yapılan tedaviler” şeklinde Türkçeye tercüme edilebilir. Manuel tedavi uzmanı Fizik Tedavi Uzmanlarının özel ilgi duyması halinde yapabilecekleri bir uzmanlık dalıdır. Genelde ülkemizde yaygın değildir. Ancak son yıllarda basından takip ettiğimiz kadarıyla konuya ilgi duyarak manuel tedavi uzmanlığını bitiren doktorlarımız var. Sayıları henüz iki elin parmağı kadar olsa da ileride oldukça tercih edilen bir branş olacağını düşünüyorum.
Uluslararası Manuel Tıp Federasyonu maniplasyonu;postural denge içinde kas iskelet sisteminin maksimal ve ağrısız hareketini sağlamak amacıyla manevra ve talimatlar ile hastanın tedavisinde elleri kullanma yöntemi olarak tanımlamaktadır.
Manuel tedavinin amacı; hareket kısıtlaması olan vücut bölgelerinde hareketin düzeltilmesi, ağrısız hareketin sağlanması ve eklem fonksiyonlarının ideal bir şekilde yapılabilmesidir.
Manuel tedavi özellikle 2-4 haftalık bel ağrısı olanlarda etkin olduğu belirtilmektedir. Amerika’da halk sağlığı ile ilgili kuruluşlar tarafından çıkarılan rehberlerde bel ağrısı problemlerinde maniplasyon tedavisinin kullanımı da yer almaktadır. Manuel tedavi elle yapılan bir takım manevraları içeren tedavi şeklidir. Bu tedavide hastanın beline çeşitli manevralar yaptırılarak eklemlerin fonksiyonel hale gelmesine çalışılır. İtmeli teknikler veya itmesiz teknikler kullanılır.
Bel fıtığı tedavisinde manuel tedavi uygulanırken temelini “lomber traksiyon” yani bel çekme işlemi teşkil eder.Bel çekme işlemi herkesin bildiği gibi bel fıtığı tedavisinde kullanılan tıbbi bir tedavi yöntemidir.Halen Türkiye’de fizik tedavi uzmanları tarafından elektrikli motorla çalışan bel çekme makineleri kullanılmak suretiyle uygulanmaktadır.Fizik tedavi uzmanlarının muayenehanelerinin çoğunda görmemiz mümkündür.
Asıl yaygın uygulama ise “hoca” veya Akdeniz bölgesinde kullanılan yaygı ismiyle “Orçum” lar tarafından yapılan bel çekme işlemidir.Bu kişiler kulaktan duyma bilgilerle veya balarından öğrendikleri bir takım tıbbi olmayan bilgilerle meslek icra etmektedirler.Gerek otomatik çekme makinelerinde uygulanan tedavi gerekse de orçumların uyguladığı tıp dışı uygulamalar Manuel tedavi değildir.
Manuel tedavi de direkt olarak doktor hastanın beline traksiyon uygular.Tedavi sadece bel traksiyonu ile sınırlı değildir.Bir manuel tedavi seansı ortalama 45 dakika ile 1 saat arasında sürmektedir.Bu süre içinde bel omurları eklemlerinin fizyolojik sınırları içerisinde hareketleri,kasların gevşetilmesi ve spazmların çözülmesi için gereken diğer yöntemler kullanılmaktadır.Ancak bu uygulanan tedaviler asla ve asla masaj değildirler.
Manuel tedavi ortalama 7 seans uygulanmaktadır.Bu süreç içinde hasta hastaneye yatırılmakta ve manuel tedaviden sonraki zamanda yatak istirahatını yapmakta ve tedavinin olmazsa olmazı olan medikal tedavisini yani ilaç tedavisini de almaktadır.
İlaç olarak hastaya adele gevşetici ilaçlar,ağrı kesiciler,diazem (Düz kas spazmını çözmek için),lokal antienflamatuar kremler,depo steroidler verilmektedir.
Yapılan bu yoğun tedavi ile 4 hastanın 3 ünün iyileşmesi mümkündür.Yani % 75-80 başarı oranı vardır.Ancak takdir edersiniz ki,her hasta manuel tedavi ile düzelseydi,bel fıtığı ameliyatının icat edilmesine gerek kalmazdı.Bu tedavi iledüzelmeyen hastalar ameliyata kadar gidebilirler.
LASERLE BIÇAKSIZ BEL FITIĞI AMELİYATI
Gerek ilaç tedavisine ve gerekse de manuel tedavi ve traksiyona cevap vermeyen hastalarda Laser’le Bıçaksız Bel fıtığı ameliyatı uygulamaktayız.Bir başka değişle öncelikle tıbbi tedavi uygulanır.Geçmezse manuel tedavi uygulanır.Bununla da geçmezse “laserle bıçaksız bel fıtığı ameliyatı” yapılabilir.
Önemli nokta şudur;Bu tedavi yine başlangıç halindeki fıtıklara uygulanır.Ancak bu işlemin uygulanması için yukarıda sayılan tüm tedavi yöntemlerinin uygulanmış olması ve hastanın şikayetlerinin devam etmiş olması gerekir.Ama asla fıtık omurilik kanalına çıkacak kadar büyük olmamalıdır.
ÖNEMLİ NOTLAR
Laserle bıçaksız bel fıtığı ameliyatı her bel fıtığı vakasına uygulanmaz.Ancak başlangıç safhasında diye tarif ettiğimiz vakalara uygulanabilir.Omurgalar arasında ki kıkırdak omurilik kanalına doğru etrafında ki zarı yırtarak çıkmışsa artık laser uygulaması yapmak anlamsız olur.
Bu tedaviye bel fıtığı hastalarının ancak % 10 u uygundur.Vaka seçiminde çok titiz olunursa başarılı sonuçlar elde edilmektedir.Tedavi uygulanan 3 bel fıtığı hastasından ikisi iyileşmektedir.
Ancak kliniğimize müracaat eden hastaların hemen tüme yakını laserle tedavi olmak istemektedirler.Bu durum laser ameliyatının büyük ölçüde suistimal edilmesinden kaynaklanmaktadır.Laser tedavisi özellikle basın tarafından aşırı derecede abartılmış ve her derde deva,bütün sorunların çözümü gibi yansıtılmıştır.Laser tedavisi uygulandığı halde iyileşmemiş bir çok vaka kliniğimizde mikrocerrahi yöntemi ile tedavi edilmiştir ve halen de bu tür vakalar gelmeye devam etmektedir.Kliniğimiz de laser ameliyatı olması gereken hastalar titizlikle seçilmektedir.Bu nedenle başarı oranımız yüksek olmaktadır.
Bu konu da halkımızın daha gerçekci davranması kendi sağlıkları açısından önem arz etmektedir.Gereksiz yere yapılan bir müdahale hem zaman hem de para kaybı demektir.
İLERLEMİŞ BEL FITIGININ TEDAVİSİ
Omurilik kanalına doğru kayan kıkırdak etrafındaki kapsülü yırtarak parça halinde omurilik kanalına doğru çıkmışsa artık bel fıtığının ilerlemiş döneminden bahsedilir. Bu dönemde hastanın bacağına gelen sinire baskı artmıştır ve ayakta kuvvet kaybı, refleks kaybı, his kusuru gibi ilerlemiş bulgular mevcuttur. Hasta aktif olarak tedavi edilmezse ayak bileği felç olabilir veya idrar ve büyük abdest sorunları,cinsel sorunlar gelişebilir.
Bu safhada artık yerinden çıkan kıkırdağın ilaç tedavisi veya manuel tedavi ile yerine getirilmesi mümkün değildir.Yani geriye dönüş yoktur.Tek çare,omurilik kanalına çıkarak sinire baskı yapan kıkırdak parçasını cerrahi olarak çıkarmaktır.Bunun tıbbi adı “diskektomi”dir.
Ameliyat aşamasına gelmiş olan ve çeşitli nedenlerle ameliyatı geciktiren hastalarda yerinden kayan kıkırdak bulunduğu bölgede zaman içerisinde kireç tutarak kalsifiye olur.Yani kıkırdak sertleşir ve etraf dokuya yapışır.Bu durum yapılacak olan bir ameliyatın başarı şansını azaltmaktadır.Çünkü,ameliyat esnasında kireçlenen kıkırdağı kesip yerinden almak her zaman mümkün olamamaktadır.Bazı vakalarda kıkırdak sinirle kaynak yaptığından alınmak istendiğinde siniri saran zar da yırtılmalara sebep olabilmekte ve bu durum yine iyileşme şansını azaltmakta,başka sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Kısacası; ilerlemiş bel fıtığının tedavisini fazla geciktirmek cerrahın işini zorlaştırmakta ve ameliyatın başarı oranını azaltmaktadır.Bu nedenle ameliyattan değil geç kalmaktan korkmak gereklidir.Vaktinde yapılan ameliyatlarda % 98 başarı şansı mevcuttur.
Bel fıtığı ameliyatı iki türlüdür.
1-KLASİK AMELİYAT
Fıtığın bulunduğu bölgeye göre operasyon 5 ila 15 cm uzunluğunda cilt kesisinden yapılır. Açılan yaranın büyüklüğü nedeniyle ameliyat sonrası oldukca ağır seyreder.Bu kadar büyük bir cilt kesisi bir o kadar da bel kasının yapışma yerinden ayrılmasına ve zedelenmesine sebep olacaktır.Çünkü omuriliğe ulaşabilmek için bu kasların yapışma yerinden ayrılmaları gerekmektedir.
Ameliyat sonrası her zaman için ameliyat yerinde enfeksiyon (İltihap kapma ) riski vardır. Bu her ameliyat için geçerli bir kuraldır. Bu nedenle ne kadar çok geniş bir cilt kesisi yaparsanız ve ne kadar çok sahayı açarsanız o oranda enfeksiyon riskiniz artacaktır. Klasik ameliyatlar da ameliyat sahasının büyük olması ameliyat sonrası enfeksiyon riskini de arttırmaktadır.
Hastalar ameliyat sonrası (yara iyileşmesi zaman alacağından) uzun süre yatak istirahatı yapmak zorunda kalırlar.Normal hayata döndüklerinde bel adalelerinin büyük bir bölümü etkilendiği için hiçbir zaman eskisi gibi rahat olamayacaklar ve özellikle çalışma hayatında bunun etkisini hissedeceklerdir.
Bunun için artık çok gerekmiyorsa klasik yöntemle açık ameliyat uygulanmasından kaçınmak gerekir.Bu özellikle hastanın ameliyat sonrası hayatı için çok önemlidir.
2- MİKROCERRAHİ
Mikrocerrahi özel bir takım aletler ve mikroskop kullanılırak yapılan bir ameliyat yöntemidir. İki veya üç dikişlik cilt kesisi yapılır.Dolayısıyla vücuttaen az tahribat yapılarak ameliyat gerçekleştirilmiş olur.
Mikrocerrahi de bel kaslarıyapışma yerlerinden kesilmez.Sıyrılarak aralarına girildiğinden ameliyat sonrası duyulan ağrı çok az olur.Bel kaslarında tahribat olmadığı için hastanın ileri ki çalışma hayatında sorun yaratmaz.
Mikroskop ile yapıldığı için ameliyat sahası ve sinirler daha net seçilir.Ameliyat sahası 3-4 defa büyük görüldüğünden sinirin kesilme veya zarar görme ihtimali azalır.Ayrıca çevreye saklanmış küçük kıkırdak parçaları varsa bunlarında kolaylıkla seçilmesine ve alınmasına neden olduğundan ameliyatın başarısı oldukça yüksektir.
Ameliyat sonrası ertesi gün hasta ayağa kalkar ve taburcu olur.8 sat sonra hastayı taburcu edebiliriz. Hafif işlerde çalışanlar 15 gün sonra işlerinin başına dönebilirler.Ağır iş yapanlar bir ay sonra çalışmaya başlayabilirler. Bu ameliyatı olup halen inşaatlarda bedeni olarak çalışan bir çok hastamız vardır.
Mikrocerrahide omuriliğin üzeri çok az açılır. Bu nedenle ameliyat sonrası omuriliğin etrafa yapışması riski çok azdır.Yine çok az bir cilt kesisi yapıldığından ameliyat sahasında oluşabilecek yara enfeksiyon riski de en az düzeydedir.
AMELİYAT SONRASI BEL FITIĞININ TEKRARLAMASI
Klasik bel fıtığı ameliyatlarından sonra % 2 ile 6 oranında hastalığın tekrarlama riski vardır. Yani yüz kişiden 2 veya 6 kişide aynı yerdenfıtık gelişebilir. Bu risk mikrocerrahi de en azdır. (%1-2).Yani 100 kişiden 1 veya 2 kişide bel fıtığı tekrarlayabilir
Ameliyat sonrası hastanın şikayetleri tamamen düzelmesine rağmen,belli bir aradan sonra aynı şikayetler tekrar başlar.Bu durumda bel fıtığının tekrarlamasından şüphe edilir.Hastalara KONTRASTLI MRG yani halk tabiriyle ilaçlı MRG tetkiki yapılır.Hastaya damardan özel bir ilaç verildikten sonra filmi çekilir.Film sonucunda bel fıtığının tekrarlaması teşhis edilebilir.
Tekrarlayan fıtık ikinci kez ameliyata alınır. Ancak ilk ameliyattan farklı olarak bazı riskler taşır.Birinci ameliyat sonrasında ameliyat yerinde bulunan dokular birbirlerine yapışırlar.Ve bu bölge doğal yapısını kaybetmiş olur.Bu nedenle ikinci kez açıldığında etrafa yapışık olan sinirlerin ameliyat esnasında yırtılma veya kopma riski olabilir.Bu yüzden ikinci ameliyatlar çok dikkatli bir şekilde ve tecrübeli hekimler tarafından yapılmalıdırlar.
BAŞARISIZ BEL FITIĞI AMELİYATLARI
Bazen ameliyat sonrası hastanın şikayetlerigeçmez.Bu durum da bel fıtığının tekrarlamasından bahsedilemez. Ameliyat sonrası hastanın bacak ağrısı (Bel ağrısı değil,sadece bacak ağrısı) hiç geçmemişse,muhtemelen ameliyatta bir sorun var demektir.
Bunlardan birincisi;hekim mesafe hatası yapmış olabilir.Yani yanlış bölge açıldığı için bel fıtığı çıkarılamamıştır ve hastanın tekrar ameliyatı gerekir.Nadir de olsa bu durumlarla karşılaşmak mümkündür.Ameliyathanelerinde C kollu scopi (Portatif röntgen cihazı) olan hastanelerde ameliyat öncesi mesafe tayini kesin olarak yapılabildiğinden,hekimin yanılması mümkün değildir.Röntgen cihazı yoksa mesafe tayinini hekim elle yapacaktır.Bu durum bazen yanılmalara ve hastanın ikinci kez ameliyata alınmasına neden olmaktadır.
İkincisi; ameliyat doğru mesafeye yapılmıştır.Ancak,kıkırdak dokusunun bir kısmı çıkarılamamıştır.Dolayısıyla hala sinire baskı yapmaktadır.Hasta narkozdan uyanır uyanmaz ayağındaki ağrıdan şikayet eder.
Yapılacak işlem,hastanın vakit geçirmeden tomografi veya MR tetkikini yapmaktır.Böylece kalan kıkırdak parçası tespit edilir ve hasta tekrar ameliyata alınarak parça çıkarılır.Bu ikinci ameliyatı yara iyileşmesi tamamlanmadan yapmak gerekir.Şayet hekim hatayı kabul etmez ve “zamanla geçer” diye hastayı taburcu ederse, yara yerinde yapışıklıklar oluştuktan sonra ikinci ameliyat yine riskli olacaktır.Bu nedenle ameliyat sonrası iyileşmeyen hastanız olursa mutlaka hekiminize danışın ve aktif olarak teşhisinizi yaptırın.Hastanın MR filmi çekilsin ve kesin karar verilsin.
Bu konu da bir noktaya dikkatiniz çekmek istiyorum.Bir hekim asla ve asla böyle bir durumun olmasını ve hastasının acı çekmesini arzu etmez.Elde olmayan bir takım teknik nedenlerle ameliyat yerinde parça kalabilir.Bu konu da hekimi suçlar bir tavır içine girecek olursanız,hekim de savunma mekanizması psikolojisi ile hareket edebilir. Ameliyat sonrası hastanızı bir başka hekime götürme şansınız çok az olduğundan,ameliyat sonrası oluşabilecek olumsuz durumlar da hekimi suçlamak yerine onunla ortak bir çalışma içinde soruna çözüm aramalısınız.Amacımız “bağcı dövmek değil,üzüm yemektir”
AMELİYAT SONRASI GRANÜLASYON DOKUSU OLUŞUMU (YAPIŞIKLIK )
Her ameliyat sonrası ameliyat yapılan yani insan eli değen organlarda normal yapı bozulur.Ameliyat sahasındaki organlar birbirlerine yapışırlar.Bu yapışma normal sınırlar içerisinde kaldığı sürece bir zararı olmaz.Vücudumuz bu durumu tolere edebilir.Ancak bazı bünyeler aşırı hassas olmaları nedeniyle gerektiğinden fazla reaksiyon göstererek çevrelerindeki organların çalışmasına bir tehdit oluşturacak kadar granülasyon dokusu oluştururlar.
Bel fıtığı ameliyatlarından sonra da ameliyat yerinde yapışıklık (Granülasyon dokusu) oluşur.Bu granülasyon dokusu narmal sınırlarda kalırsa sorun olmaz.Ancak baskı oluşturacak bir kitle oluşturursa omuriliğe ve sinirlere baskı yapmaya başlar.Yani bel fıtığı yerine bu sefer oluşan granülasyon dokusu baskı yapmaktadır.
Granülasyon dokusu (Yapışıklık) hemen ameliyat sonrası oluşmaz.Belli bir sürenin geçmesi gerekir.Yine bu hastalar da ameliyat sonrası tamamen düzelirler ve şikayetleri kalmaz.Ancak granülasyon dokusu büyüdükçe ve baskı başlayınca yeniden bel fıtığı olmuş gibi şikayetleri başlar.
Bu hastalara kontrastlı (İlaçlı) MRG çekilir.Şayet hasta da granülasyon dokusu varsa bu doku kontrast tutacaktır.Yani röntgende görülecektir.Böylece ameliyattan uzun bir zaman sonra tekrar şikayetleri başlayan hastaların tekrarlayan bel fıtığı mı yoksa yapışıklık(Granülasyon dokusu mu? ) olduğu belli olacaktır.
Şayet vaka tekrarlayan bel fıtığı ise hemen ameliyata alınması gerekir.Olay yapışıklık ise çok düşünmek gerekecektir. Yapışıklık ameliyat edildiği takdirde yeniden oluşmaz diye bir kural yoktur.Vücut aynı granülasyon dokusunu oluşturabilir.Böylece yaptığımız ikinci ameliyatın hiçbir faydası olmaz.
Genelde hastanın şikayetleri çoksa ve nörolojik bulgusu varsa ikinci kez ameliyat denenebilir.Ameliyat sonrası tekrar yapışıklık yapacak olursa tekrar tekrar ameliat etmenin bir yararı yoktur.
Meslek hayatım da 8 kez ameliyat edilen ve hala iyileşmeyip sedye ile getirilen hasta gördüm.Bu nedenle bu hastalara çok bilimsel ve dikkatli yaklaşmak gereklidir.Cerrahlar illa ki ameliyat yapmak zorunda değildirler.Ameliyat dışı bir takım tedavi yöntemlerini de bilmek ve uygulamak,dolayısıyla hastaya şans vermek de gerekir.
AMELİYAT SONRASI OMURİLİK ZARININ YIRTILMASI VEYA SİNİRİN KOPMASI
Bel fıtığı ameliyatlarının % 1 veya 2 sinde omurilik zarı yaralanması görülebilir. Omuriliği saran zar cerrah tarafından yırtılabilir.Olay sadece yırtılma boyutunda kalırsa bir sorun oluşturmaz.Ama yırtılmadan sonra ameliyat sahasına giren sinir lifleri tahrip edilirse bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Genelde omurilik zarı yırtılmalarında sinir zedelenmesine izin verilmez.Ameliyat yine başarı ile bitirilir.
Ameliyat klasik yöntem yapılıyorsa,cerrahın önünde geniş bir saha vardır ve bu sahada yırtılan zarı dikmek mümkündür.Şayet mikrocerrahi yapılıyorsa çok küçük bir ameliyat sahası olduğu için zar dikilmeyebilir.
Her iki ameliyatta da omurilik zarı dikilmeden bırakılabilinir.Yapılması gereken tek şey,ameliyat sonrası hastanın 7-8 gün ayağa kaldırılmamasıdır.Bunun yanı sıra kabız olup ıkınmaması ve öksürmemesi içinde gerekli tedbirler alınır.Böylelikle bir haftalık yatak istirahatı ve tedavi sonunda vaka tamamen düzelir.
Çok çok nadir olmakla beraber bazı vakalarda bacağa gelen sinir kopabilir.Bu tamamen cerrah hatasına bağlıdır.Ameliyat sonrası hastanınayak bileğinde felç (düşük ayak) oluşur.Tedavisi yoktur.
BEL FITIĞINDAN KORUNMA
Elbette ki aşağıda size önerdiğimiz bazı kurallara uymanız sizin bel sağlığınız açısından son derecede önemlidir. Ancak bel fıtığı oluşumunda bir nokta çok önemlidir.Bel fıtığı oluşabilmesi için omurgalar arasındaki kıkırdakların etrafını saran kapsülün zayıf olması gerekmektedir.Şayet genetik yapı olarak bu kapsül zayıfsa,sizin bel fıtığı olma ihtimaliniz daha fazla olacaktır.Bir başka kişi hamallık yapmasına rağmen bel yönünden sorunu olmazken,siz yapısal olarak yatkınsanız bir kova suyu bile kaldırırken bel fıtığı hastası olabilirsiniz.
Bazı ailelerde yaygın olarak bel fıtığı hastalığına rastlıyoruz..Anne ve çocuğunu aynı gün ameliyat ettiğimiz vakalar olmuştur.Bir aile de baba ve bir kaç çocuğunda bel fıtığı olabilir.Bel fıtığında genetik geçiş söz konusu değildir.Ancak ailevi bir yatkınlık olduğunu söyleyebiliriz.
Bel sağlığınız açısından:
1- Öne doğru eğilerek ağır yük kaldırmayın.
2- Dik oturun. Ancak uzun süreli oturmak gerektiğinde hafifce uzanıp, belinizin arkasına bir yastık koyun.Uzun süreli oturarak çalışanlar aralıklarla kalkıp dolaşmalıdırlar. Çünki, oturduğunuz zaman belinize binen yük ayaktakinin %80 i kadar fazladır.
3- Yatağınız çok yumuşak olmasın. Sert yataklar her zaman tercih edilmelidir.
4- Karın adalelerinin ve bel kaslarının gevşemesi bele binen yükü arttırır. Bu nedenle karın ve bel bölgelerinin güçlenmesi için spor yapmalıyız. Her gün en az 45 dakika yürümek yararlıdır.
Yüzmeye önem veriniz.Yüzme bel sağlığı açısından en yararlı spordur.Çünkü;yüzerken suyun kaldırma gücü sayesinde vücut ağırlığımız ortadan kalkmakta ve belimize herhangi bir yük binmemektedir.
5- Aşırı kilo bel üzerine gereksiz yük olacağından şişmanlıktan korununuz.
6- Uzun topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyiniz. Normal topuk boyu tercih edin.
7- Araba sürerken sırtınızı koltuğa tam yerleştirin. Uzun yola çıkarken ince bir yastıkla belinizi destekleyin. Molalarda mutlaka dolaşıp belinizi dinlendirin.
8- Doktora danışmadan çelik korse kullanmayın, belinizi çektirmeyin .
9- Yük taşırken vücudu dengede tutmaya özen gösterin